Jonathan Faulkness Koleksiyoncu
Galleon : 50 Mesaj Sayısı : 3
Kişi sayfası Özel Yetenek: Patronus: Irk: Büyücü / Cadı
| Konu: Jonathan Faulkness Perş. Tem. 12, 2012 1:13 pm | |
| # Jonathan Faulkness # 23 # Onu çocukluğundan beri bile doğru düzgün tanıyamamış olanların varlığını göz önüne alırsak, Jon'u anlatabilmek kesinlikle çok zordur. Soğuk, değişik bir kişiliği vardır. Tanıştığı kişilerle arasına bir duvar örer adeta, onları kesinlikle anlayana dek de bu duvarı yıkmaz. Biraz egoist, bencil bir kişiliğe sahiptir o. Paylaşmak dünyada en sevmediği şeylerden birisidir, gerek sorumlulukları, gerekse eşyaları... Ona ait olan şeylerin, yine onda kalmasını ister. Az konuşur, sessiz bir genç adam sayılabilir. Fakat söylediği şeyler hep gizli bir anlam taşır gerçeğinin dışında. İnsanlara beklemediği şeyler sunmayı sever, tam bir sürprizler insanıdır. Fakat kendisi, beklemediği şeylerle karşılaşmaktan nefret eder. Oldukça açık sözlüdür, herkesin kötü ya da zayıf taraflarını yüzlerine vurmayı sevmesi de bunun bir nedenidir. Bu durum da çoğu kişinin ondan uzaklaşmasına yol açmıştır. Bulmaca, şifre çözmeye bayılır. Ukaladır, çok iyi bildiği konularda insanlara karşı çıkmaya bayılır. Tam bir kitap kurdudur. Derslerde olabildiğine başarılı olsa da, ödev yapmak veya çalışmak ona çok uzak şeyler olmuştur okul hayatı boyunca. Dersi bile dinlemezken nasıl olup da başarılı olabildiği, arkadaşlarının en merak ettikleri şeylerden sadece birisidir. Geceyi, karanlığı ve yağmuru sever. Bu durumlarda, bazı konuları enine boyuna düşünecek zamanı bulur. Kendini beğenmiş denilebilir onun için, dünyada mükemmele yakın olan tek kişinin kendisi olduğunu düşündüğünden bu gayet olağandır. Dengesizdir tam anlamıyla. Bir an gülerken, 2 saniye sonra ağlayabilir. Ağlamak demişken, tam bir ruhsuzdur o. Ağladığını hiç hatırlamaz. Kahkaha atmak, aşık olmak ona uzak şeylerdir. Bütün bu özellikler onda toplanınca, dünyanın en soğuk ve bilmiş karakterli insanı sayılabilir Jon. # Koleksiyoncu # Kurgu gereği # - Spoiler:
Hava soğuk ve kasvetliydi. Yeterince sıkı kapatılmamış pencere aralıklarından içeri sızan soğuk havanın teninde bıraktığı üşüme hissiyle beraber hissettiği boğuculuk, bunu kanıtlar nitelikteydi sanki. Gözkapaklarını açık tutabilmek adına verdiği mücadeleyi kaybetmek üzereydi. Sahip olduğu gücünü son zerresine dek kullanmıştı, şimdi aldığı her nefesle birlikte kendinden bir parçayı daha geride bırakıyordu sahip olmayı başaramadığı güçleri yerine. Zaman zaman yanaklarını ıslatan gözyaşları daha kalabalıktılar bu kez ve birbirine kenetlenmiş dudaklarının tek hareketi, ağlama sonrası oluşan titremelerinden ibaretti. Titreyen elleriyle gözlerini kurulamaya çabalarken, tırnakları çizmişti o ana dek en ufak bir pürüzden bile yoksun olan tenini, fakat acısını hissetmemişti. Kendini anlamsız dahi olsa tüm hislerden soyutlamış bedeninde duyumsayabildiği tek şey, o ana dek hayatının anlamı olarak kabul ettiği kalbinin yokluğunda içinde oluşmuş büyük boşluğun derinliğiydi. İçindeki hayali kalbe saplanan hayali bıçaklar, canını yakmıyorlardı artık, tüm bedeni acıya bağışıklık kazanmış gibiydi. Birbirinden ayrılmamak pahasına aralanmayan dudaklarından tek bir ızdırap sözcüğü bile duyulmamıştı. Buna asla izin vermez, veremezdi.
Gözyaşlarının nemlendirdiği yumuşak yastığının altına doğru uzandı yavaşça, deri kaplı bir defter ve arasına sıkıştırılmış tüy kalemini çıkarıp kucağına yerleştirdi. Görüş alanını kısıtlayan perçemlerini hafifçe geriye atarken derin bir soluk aldı ve ellerini yavaşça önce defterin kapağında, ardından da göze hitap eden bir el yazısıyla doldurulmuş sayfalarında gezdirdi gözyaşlarının eşliğinde. Uzun zamandır hissedemediği fakat her şeyden çok arzuladığı o tenin kokusunu taşıyordu bu sayfalar. Bir zamanlar bu deftere değen parmaklar, yine bir zamanlar saçlarında gezinen parmaklardı. Her dokunuşunda tenini bir asitmişçesine yakan fakat aynı ölçüde haz veren parmaklar…
Boş bir sayfaya geldiğinde, titreyen elleriyle tuttuğu tüy kalemi başucundaki masada duran mürekkebe batırdı ve göz kapaklarını aralamaksızın birkaç cümle karaladı. Ne yazdığını bilmiyordu, o an emirleri zihni değil kalbi veriyordu. Baş karakterin kendisi olduğu bir romanın içerisinde kaybolmuştu sanki istemsizce ve geri dönüş yolunu bulamıyordu. Çabalıyor, fakat başaramıyordu. Sessiz çığlıklarını duyan kimse yoktu ve haykırdığı fısıltılar karanlığın içerisinde eriyip gidiyorlardı. Hissedilemez bir acı çekiyordu, aslında onu kendine getiren de buydu. Elindeki tüy kalem gayri ihtiyari bir biçimde kayıp düşerken, gözlerini yumdu ve yazdıklarını kelimesi kelimesine zihninden tekrarladı...
'Minik bir fısıltıydı yalnızca sana özlemimin alevinde kavrulan kalbimde umutsuzluğumla duymayı beklediğim. Mânasını kavrayabildiğimde benliğimin derinliklerine gizlenmiş arzularımı açığa çıkaracak bir çift sözcükten ibaretti senin dudaklarından dökülmesini umut ettiklerim; ama asla söylenmeyecek gibiydiler. Oysa gözyaşlarımın maskesi gözkapaklarım ruhumun derinliklerindekileri gizliyorken bile nasıl büyük bir aşkla bakıyordum sana. Nasıl da sarmanı istiyordum kollarını boynuma, dudaklarını dudaklarımda hissettiğim zamanın anıları nasıl da canlıydılar zihnimde hâla... Ah, umutlarım. Vazgeçemiyorum onlardan artık gücüm olmasa da. Belki dönersin diye düşünmeden duramıyorum saf, ve masumca. Olmayacak hayallerimi sürdürüyorum sanki hiç duramayacakmışçasına. Gerçeği bilsem de kabul etmiyor ve beklemeye devam ediyorum kalbimde saklı sevgimin parlaklığının bile aydınlatmaya yetmediği ölçüde karanlık olan gecede, odamın yalnızlığında.'
Aniden açtığı gözkapaklarının sakladığı gözleri karanlıkta bir noktaya sabit kalıp öylece duraksadığında, kalp atışları normale oranla bin kat daha hızlanırken hayat ağır çekimdeymişçesine onu çepeçevre sarmıştı. Omuzlarına dökülen saçları karman çorman olmuş biçimde, açık pencereden içeri dolan rüzgarla birlikte uçuşurlarken saklamış olduğu son damla gücünü de yitirmiş ve elleriyle sıkı sıkıya tutmaya çalıştığı defteri kucağından kayıp yere düşerken o da yastığının üzerine yığılıp kalmıştı. Defterin arasından düşen sayfalar rüzgarla birlikte uçup dağılırlarken Anne' in yaptığı tek şeyse aşkı adına son bir kez daha yalvarmak olmuştu.
- Spoiler:
Ps. Bayan karakterlerimden biriyle yaptığım bir rp örneği, eğer sorun yaratacaksa yeni bir rp de gönderebilirim.
En son Jonathan Faulkness tarafından Perş. Tem. 12, 2012 1:15 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
Aphrodis Audrey Phyllis Ravenclaw I. Sınıf
Galleon : 50 Mesaj Sayısı : 297
Kişi sayfası Özel Yetenek: Patronus: Irk:
| Konu: Geri: Jonathan Faulkness Perş. Tem. 12, 2012 1:15 pm | |
| | |
|