Alexander M. Dúbhshláine Seherbaz
Galleon : 50 Mesaj Sayısı : 22
Kişi sayfası Özel Yetenek: Patronus: Irk: Büyücü / Cadı
| Konu: alexander. Perş. Tem. 12, 2012 1:09 am | |
| & Alexander M. Dúbhshláine & yirmi üç. & Alexander, küçük yaşında annesini ve babasını kaybetmiş, kardeşi Theodor ile birlikte yalnız başına kalmıştır ve başının çaresine bakabilmiştir. Hogwarts'a kendisini ve kardeşini çöpten yemek araken bir seherbaz bulmuş ve bir sene geç de olsa Hogwarts'a yazdırmıştır. Alexander kardeşi ile birlikte Gryffindor binasında okumuş, ders notlarını her zaman yüksek tutmuştur. Her ne kadar bazen psikolojik sorunları olsa da kendisine hakim olmakta ve sürekli doktor kontrollerini ihmal etmemektedir. Genelde arkadaşlarının yanında neşeli ve güleçtir ama kendi içerisinde fırtınalar kopmaktadır. & Seherbaz. & Kendisini sokakta bulup okutan kişi bir seherbazdı ve Alexander her zaman onun gibi olmak istemişti.- Spoiler:
Dayanıksız sonbahar yaprakları ayaklarının altından kayıp gidiyor yavaşça. Hafifçe esen mevsim rüzgarı saçlarını uçuşturuyor havada. Çok daha iyi hissediyor kendini Aidan. Yüzündeki hafif gülümseme yerini kocaman bir sırıtışa bırakıyor. ‘‘Daha fazla, daha fazla!’’ diye bağırıyor rüzgara. Ardından bir kahkaha atıyor. Bir an için yürümeyi bırakıyor. Ellerini paltosunun cebinden çıkarıyor ve yukarıya kaldırıyor. Başı da kollarının bir uzantısıymış gibi onlarla birlikte yukarı doğru kalkıyor. ‘‘Şimdi mi?’’ diye bağırıyor. ‘‘Ha? Şimdi mi?’’ diye tekrarlıyor. Yaprakların üstüne, dizlerinin üstünde düşüyor. Elleri ve başı yavaşça düşüyor. On bir yıldır yapmadığı bir şeyi yapıyor o an. Gözünden bir damla yaş süzülüyor. Başını kaldırıyor tekrar. ‘‘Benden ne istiyorsun?’’ diyor mırıldanarak. Gözünden bir damla yaş daha geliyor o an. ‘‘Ben sana ne yaptım?’’ diyor bu sefer. Başını bırakıyor tekrar önüne. ‘‘Herkesimi almadın mı zaten? Neden bunu yapıyorsun bana?’’ diyor yere bir bir düşen gözyaşları eşliğinde. ‘‘Annem, babam, Eirene. Hepsini aldın. Beni zaten üç kere öldürdün. Bir kez daha mı öldürmek istiyorsun?’’ diyor yavaşça. Elinin tersiyle siliyor gözündek yaşları. ‘‘Hayır!’’ diyor. ‘‘Hayır, bu kez izin vermeyeceğim.’’ Yavaşça ayağa kalkıyor. Çevresine bakıyor boş boş. Etrafında sadece yaprakları dökülmüş yaşlı ve büyük ağaçlar olduğunu görüyor. Bir insan bile yok. Sokaktaki tek kişi Aidan. Hayat durmuş gibi. Herkes onu acısıyla baş başa bırakıp gitmiş, onu tek başına ölüme terk etmiş gibiydi. Yürümeye başlıyor tekrar solgun yaprakların üzerinde. Ve o an fark ediyor, kendisinin de solgun bir yaprak gibi olduğunu. Sevdiği herkesi kaybetmişti. Sadece kardeşi kalmıştı yanında. Onu da kaybetmemek için elinden geleni yapıyordu. Onu da kaybetmek en büyük korkusuydu eskiden ama artık yanına yeni birisi daha eklenmişti. Maja. Bu kız bir anda hayatına girmişti. Bir anda aşık olmuştu ona. Sanki hayatını altüst etmesi için gönderilmişti. Aşık olmaktan korkuyordu Aidan hep. Eirene’den sonra aşık olmak onu her zaman korkutmuştu. Annesi ve babasından sonra Tanrı onu da almıştı Aidan’ın ellerinden. Kollarından kayıp gitmişti. Hala hatırlıyordu kızın korku dolu gözlerini, kan dolu ağzını. Karnını delip geçen bıçak sadece parmağındaki bir yüzük içindi. On bir yaşındaki bir kızı bunun için bıçaklamışlardı. Aidan onu kurtarmak için adama saldırdığında adam bıçakla onun göğsünü çizmişti. Ama Aidan bunu hissetmemişti bile. Tek düşündüğü sevgilisiydi. Eirene’iydi. Ama onu kurtaramamıştı. Bundan dolayı kendini suçluyordu hep. Kardeşi Aldrick onun suçsuz olduğunu söyler ve kendisini suçlamaması için elinden ne geliyorsa yapardı. Ama biliyordu, Eirene’i kurtarabilirdi. Tek yapması gereken asasını çıkarmaktı. Yapamamıştı bunu. Yapamamıştı ve sonucunda sevdiği kız ölmüştü. Bu düşüncelerden sıyrılmaya çalıştı. Yavaş adımlarını biraz hızlandırarak Domuz Kafası’na doğru ilerledi.
Birkaç dakika içinde Domuz Kafası’nın eski tahta kapısının önüne geldi. Karşısındaki eski kapıya baktı bir süre. Yeni hikayesi bugün, burada şekillenecekti. Ya bir kez daha ölecek ya da mutlu olacaktı. İlk seçeneğin gerçekleşmesine daha çok olasılık veriyordu. Aşka karşı ön yargılıydı ve bunu burada bir kez daha fark etti. Derin bir soluk aldı ve kapıyı yavaşça ittirdi. İçerisi her zaman ki gibi fazla kalabalık değildi. Kendi köşelerine çekilmiş birkaç tanımadığı öğrenci vardı sadece. Kaymak biralarını yudumlarken hararetli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Aidan belki içlerinden birisi kendisini tanır diye onlara bakmadan ilerledi ve onlara en uzak yere oturdu. Birazdan Maja eski tahta kapıyı gıcırtıyla aralayacak ve Aidan’ın yanına gelecekti. Hikayeleri de bundan sonra şekillenmeye başlayacaktı. Aidan’ın elleri titriyordu. Bu ilk kez başına geliyordu. Cebinden kendisine hediye olarak verilen müzik çaları ve eskimiş kulaklığını çıkarttı. Kulaklığı zar zor müzik çalara bağladıktan sonra, en sevdiği şarkıyı buldu. Pyro. Bu şarkı onu her zaman rahatlatır ve güçlendirirdi. ‘‘I won’t ever be your cornerstone.’’ Bu sözleri duyunca başını kaldırdı tekrar ve mırıldandı. ‘‘I won’t ever be your cornerstone.’’ Ardından günün başında yüzünde asılı olan hafif gülümseme geri geldi. Tekrar mırıldandı. ‘‘I won’t ever be your cornerstone.’’ Bu sefer bir kahkaha attı. Artık ne yapacağını biliyordu.
Tahta kapı gıcırdayarak açıldığında içeriye giren meleği gördü tekrar. Gözleri yanıp kül olacakmış gibi hissediyordu. Ona bakmaya doyamıyor, bakmaya kıyamıyordu da. Rüyasında ve gerçek hayatında Aidan’ın tek güneşi olan sapsarı saçları her zaman ki gibi etrafını aydınlatıyordu. Sonsuz mavilikteki gözlerine baktıkça, o sonsuzlukta kaybolacakmış gibi hissediyordu kendisini. Maja onu gördüğünde yavaşça yanına geldi. Onun geldiğini gören Aidan düşememeye çalışarak yavaşça ayağa kalktı. Kız yeterli mesafeye geldiğinde ‘‘Merhaba.’’ diye fısıldadı. Aidan zor da olsa konuşmayı başardı. ‘‘Hoş geldin.’’ dedi yavaşça. Ardından kendisini ona doğru yaklaşırken buldu. Kızda Aidan’a yaklaşıyordu. Bu ondan ikinci öpücük olacaktı ama kız bir anda kararını değiştirip Aidan’ın yanağına bir öpücük kondurdu. Aidan ona öylece bakarken o karşısında yapmacık bir gülümsemeyle dikiliyordu. ‘‘Nasılsın?’’ diye sordu kız. Aidan hala onun gözlerinin içine bakıyordu. Korktuğu şey başına geliyordu. O sonsuzlukta kaybediyordu kendisini. Yavaşça kızın çenesini tuttu ardından kendisine doğru çekti ve dudaklarına hafif bir öpücük kondurdu. Ardından baş parmağıyla kızın yanağını okşadı. ‘‘Seni seviyorum Maja.’’ diye fısıldadı kıza. ‘‘Hiç kimse, hiçbir güç seni benden alamaz anlıyor musun? Buna asla izin vermem.’’
| |
|
Aphrodis Audrey Phyllis Ravenclaw I. Sınıf
Galleon : 50 Mesaj Sayısı : 297
Kişi sayfası Özel Yetenek: Patronus: Irk:
| Konu: Geri: alexander. Perş. Tem. 12, 2012 1:11 am | |
| | |
|