Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yüzyıllar Öncesi Gibi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Emmett Salvatore
Vampir
 Vampir
Emmett Salvatore


Galleon : 50
Mesaj Sayısı : 15

Kişi sayfası
Özel Yetenek:
Patronus:
Irk: Vampir

Yüzyıllar Öncesi Gibi Empty
MesajKonu: Yüzyıllar Öncesi Gibi   Yüzyıllar Öncesi Gibi EmptySalı Tem. 24, 2012 8:14 pm

Soğuk bir rüzgar... Çamurda yalnız başına yok olmaya mahkum ayakkabı izi... Emmett adımlarını daha da sıklaştırıyor çiseleyen yağmurdan daha çabuk kurtulmaya çalışıyordu. Adımlarını karanlığın içinde bir hükümdar gibi atıyor özbenliğini ortaya çıkartıyordu. Yağmurdan kurtulmak istiyordu fakat nereye gidecekti? Gidecek bir evi bile yokken kendine bu kadar güvenmesi biraz saçma gibi gözüküyordu. Saraysız bir hükümdarın durumu ne kadar acınasıysa Emmett'ın durumuda o kadar acınasıydı. Susuzluk gırtlağını, damarlarını, kalbini akla gelebilecek tüm organları yazın kavurucu sıcağındaymış gibi yakıyordu. Yazın kavurucu sıcağı... Emmett'a o kadar ters bir betimlemeydi ki. Sonuçta hep güneşin en az var olduğu yerlerde bulunuyordu. Göçebe bir yaşam tarzı. Zamanla kaybedilen arkadaşlar, aile, değer verilen herkes. Evet bu acınası dünya Emmett'ın yaşantısıydı. Çoğu kişi yalnızlığı aklının ucundan geçirmek istemese bile 500 yıldır bunun içindeydi. En korkunç kelime olan Yalnızlık onu tek kelimeyle anlatıyordu. Eski yaşantısını hatırlıyordu. Güzel anılar, kahkaha dolu günler, kimi zaman hüzün. Artık hepsi geride kalmıştı mutluda değildi üzgünde değil. Belki aldığı hayatlara acıyor olabilirdi. Bir an düşününce saçma geldi. Eğer her öldürdüğü kişi için acı duyacak olsaydı herhalde intahar ederdi. Ama artık bu şekilde yaşamanın zorunlu olmadığını anladığında iş işten geçmişti. Biraz hayvan diyetiyle meşgul oldu ama vahşi benliğini bastıramamıştı. Kan arzusu onu kontrol ediyor gözlerini karartıyor, duygularını köreltiyor düşünmesini engelliyordu. Yine bir susuzluk krizi daha vardı galiba. Elleri sık sık hafif bir şekilde titriyordu. Nefes alışverişi kesiliyor sıklaşıyordu. Gözleri sadece insanların boynuna odaklanıyordu. Dişleri yavaş yavaş belirmeye başladı. Kendi benliğiyle savaşıyordu hayır burada olmazdı. Bu kadar insanın içinde bunu yapamazdı hem kendi hem de avlayacağı kişi yararına. Havanın karanlık ve yağmurlu olması nedense insanları içeri tıkmaya yetmemişti. Şemsiyesini alan dışarı çıkmıştı. Nefret dolu bir şekilde kendine küfürler etti. Dişlerini ortaya çıkartmak istemiyordu. Damaklarında bir sızı hissediyordu. Karşı koymaya çalıştı. Susuzluk ard arda darbeler vuruyordu. Ciğerleri yanmaya başlıyordu. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Kafasının içinde tek bir düşünce hakimdi. Kan. Gözüne birisini kestirmişti bile. Köpek dişleri artık normal uzunluğunda değildi. Hemen önünde kalın bir mont giyinmiş. Bacaklarını soğuktan kalın bir taytla korumaya çalışan bir elinde şemsiyeyi taşırken diğer eliyle boynunu kaşıyordu. Emmett iyice uzaklaşmıştı dünyadan. Gözleri sadece önündeki kızın boynuna odaklanmıştı. Diğer her şey karanlıktı. Kendisini durdurmalıydı yumruğunu sıktı. Tırnaklarıyla kendine acı vermeye çalışıyordu. Belki bu şekilde konsantrayonu dağılabilirdi. Daha fazla ileri gidemezdi. Elindeki sızı bir an olsun kan düşüncesini bozmaya yetti. Fırsat buydu kendini bir yere atmalıydı. Ne olduğuna bakmadan sağ tarafındaki saydam boşluğa attı kendisini. Vücudunun fiziksel baskısıyla kapı sertçe açıldı.

İçeride yoğun bir kahve ve insan kokusu vardı. Bu ihtişamlı(!) girişinden dolayı herkes ona bakıyordu. Özür diler bir şekilde tüm gözlerle iletişime geçti. Belki de biraz sonra olacak şeylerden özür diliyordu. Geri adım atamazdı. Dışarıda daha kötü şeyler yapabilirdi. İçeriye adımını attığında kulağa hoş gelen birazda romantik olan klasik bir müzik duymuştu. Ruhu yatıştırabilirdi belki de. Adımlarını ilerletti kendini müziğe vermeye çalıştı. Viyolonsel ve keman hiç bu kadar uyumlu gelmemişti kulağına. Biraz sakinleşmiş gibiydi. Sonlara doğru loş bir masaya oturdu. Daha az nefes almaya özen gösteriyordu. Gözlerini kapatıp kendisini müziğin ritmine bırakmıştı işte biraz hareketli bir kısım ayağa kalkıp dans etmek istiyordu. En azından zihninde bunu yapmaya başlamıştı bile adımlar önemliydi. Partnerinin ayağına basmamalıydı. Eller ve vücut uyumu muhteşem bir dans gösterisi sergilemeye yeter ve artardı. Dansa devam ederken yoğun bir kan kokusu burnunu doldurdu. Hayalindeki dans partnerinin sonu yine delici dişler olmuştu. Zorlukla inatçı dişlerini tekrar eski boyutuna döndürmüştü. Gözlerini yavaşça araladı garson kızın bakışları gülümsüyordu. Bakışlarında hayat vardı Emmett'ın tam zıttı bir şekilde. Emmett yüzyıllar önceki nezaketle garson kızı dinlemeye koyuldu "Ne arzu ederdiniz efendim?" hafif ürkek bir şekilde çıkan ses Emmett'ı heyecanlandırmıştı. Kan arzusu biraz daha artmıştı yine. Hemen müziği doldurdu zihnine. Garsona dönerek "Ah üzgünüm. Kabalığım için lütfen beni affedin. Malum yoğun ve bunaltıcı işler. Ben bir kadeh viski alayım" lafını tamamlarken gözleriyle de garson kızı süzmüştü. Bir mankene benzer fiziği vardı. Yüzüde oldukça güzeldi. Sıktığı parfüm kan kokusunu birazda olsa bastırmıştı. Kafasını salladı ve kağıda bir şeyler karaladıktan sonra gözden kayboldu. Parmaklarını müziğin ritmine uygun şekilde bir sağa bir sola sallıyordu. Kendini daha iyi hissetmişti. düşünceler birbiriyle kavga ederken masaya koyulan kadeh dikkatini dağıtmıştı. Garson kız gülümsüyordu. Emmett etkilemeye çalışır bir şekilde konuşmaya başladı "Benimle bir şeyler içmek ister misiniz güzel bayan?" Garson kız utanmış olmalı ki yanakları birden kırmızıya boyandı. İstekli bir şekilde cümlesine başladı "Şey nasıl olur bilmem ki. Sonuçta burası bir iş yeri ve bende bir çalışanıyım. Oturduğumu görürlerse işime son verebilirler." Emmett reddedilmeye alışıktı. Reddeden kişiyi geri çevirmesinde de ustalaşmıştı. "Ahh lütfen patronunuzla bizzat konuşacağım. Lütfen bu güzel geceyi bana bahşedin." Kadehini genç bayana doğru hafifçe uzatarak. Ardından meraklı gözlerle bayana baktı. Boşvermiş bir tavrı vardı. "Pekala nasıl isterseniz. Ben Amanda." Elini Emmett'a doğru uzattı. Bu kadar çabuk kabul etmesi onu şaşırtmıştı ama olsun itiraz etmeyecekti galiba bugün şanslı bir gündü. Emmett bayanın elini nazikçe öptü ve "Emmett- Emmett Salvatore. Davetimi kabul etmeniz beni ne kadar mesut etti anlatamam." sözlerden etkilenmiş bir görünüşe sahipti bayan yanakları daha da kızarıyordu birazdan kan yanağından patlayıp etrafa dökülecekti herhalde. "Aslında pek bu tarz şeyler yapmam ama... Bir şey sora bilir miyim? Mesleğiniz nedir? Konuşmanız, davranışlarınız Rönesans’tan kalma gibi görünüyorda." Emmett hafif bir tebessümle karşıladı gelen soruyu "Elbette. Ben Edebiyat öğretmeniyim. Rönesans devrindeki Batı tarzı edebi eserler çok hoşuma gider. Bu yüzden bu şekilde konuşmayı tercih ediyorum." Yine aynı yalan aynı şeyleri söylemekten artık bıkkınlık gelmişti. Ama gerçeği de söyleyemezdi.Ne diyecekti? 'Ben acımasız bir vampirim. Vahşiliğimi bastırmaya çalışıyorum az önce birisini avlayacakken son anda durdurdum kendimi. Bu şekilde konuşmamım sebebi 550 yaşındayım ve Rönesans bağımlılık yaptı. Hala siz genç nesile ayak uyduramıyorum.' Bir anlığına bunları söylediğini hayal etti. Karşısındaki bayanın yüzünü büyük ihtimal bir deliyle konuşuyormuş gibi davranmaya başlardı.

Gerçek hayata döndüğünde bayanın tepkisi gayet normaldi. Muhabbet derinleşti konular açıldıkça açıldı. Ve yine her zamanki gibi konu cinselliğe gelmişti. Genelde yeni tanıştığı bir bayanla muhabbetin sonu böyle geliyordu. Ama bir farklılık yapıp muhabbete devam etti. Zaman ilerledikçe ikisi de tahrik oluyordu. Emmett artık dayanamadı ve bayanın kulağına yavaşça yaklaşıp fısıldadı "Biraz fazla beklemedik mi?" genç bayan biraz şaşırmış birazda eğlenmiş vaziyette "Böyle saygın birinden böyle vahşi birisi çıkması beni şaşırttı açıkçası." Emmett kendine gelmişti yaptığı doğru değildi.Çok kaba davranmıştı hemen özür dilemeliydi. "Ben aslında özür dilerim." Genç bayan alışılmışın dışında bir kahkaha attı ve "Sadece şaka yapıyordum. Şuan bir yere gidemem. Tuvalete ne dersin?" Emmett tekrar tahrik olmuştu vücudunu basan ateşi daha fazla zapt edemeyecekti. Müziği artık duymuyordu. Eliyle buyrun anlamında işaret etti ve bayanın kalkmasını bekledi. Bayan ilk adımları attı hemen ardından Emmett sürdürdü adımları. Tuvalete giden yol çok kısayken Emmett’a yıllar gibi geldi. Tuvalete vardıklarında hiç düşünmeden erkekler tuvaletine çekti bayanı ve boş bir tuvalete girip kapıyı kilitledi. Tuvalette her kabinin üzerinde birer lamba vardı. Lambalar loş bir ışık yayarken tuvaletten rahatsız edici bir koku gelmiyordu. Yerler siyah beyaz fayanslarla döşenmişti. Havanın yağmurlu olmasından dolayı yerler biraz çamur olmuş çamurlu ayak izleri vardı. Ama yinede sevişmek için en iğrenç yerdi fakat şimdi düşünceler değil hormonlar tetikteydi. Sert bir şekilde öpüşmeye başladılar. Dudakları parçalanırcasına öpüşüyorlardı. Eller karşı tarafın cinsel uzuvlarında geziyor cinsel arzuyu daha da artırıyordu. Amanda pantolonunu yavaşça çözerken bir yandan Emmett'a en seksi bakışlarını atıyordu. Pantalonlar çözüldü kilotlar aşağıya indirildi. Emmett sert bir şekilde girişi yapmıştı. Sert ve hızlı bir şekilde gidip gelmeye devam ederken Amanda'nın bacaklarını beline dolamış duvara dayamıştı. İnlemeler arttıkça hazda artıyordu. Emmett artık dayanamıyordu ateş vücudunu kavuruyordu. Boğazı parçalanıyordu nefesi hırıltıya dönüyordu. Engel olmadığı dişleri uzadı. Gözleri artık farklı bakıyordu ve aniden Amanda'nın boynuna doğru bir saldırıya geçti. Hedefi tutturmuştu. Bir yandan cinsel birleşimi sürdürüyor bir yandan kanını yudumluyordu. Amanda'nın inlemeleri yavaşça sönüyordu. Gözleri büyümüştü. Ölümün korkusu ve acısı onu bu hale getirmişti. Artık çekilecek kan kalmamıştı. Amanda'nın içinden çıkıp cesedi yavaşça yere bıraktı. Dişleri normal halini alırken kan ihtiyacını karşılamanın verdiği bir rahatlık vardı. Hemen lavaboya koştu ellerini yıkadı ağzını temizledi. Aynaya baktı gözleri bir canavarın gözleriydi. Dışarı doğru adımlarını atarken gözünden bir damla gözyaşı yere düştü. Masanın üstüne cebinden çıkan tüm parayı attı. Kendini affettirmek istiyordu ama kime? Dükkan sahibine olmadığı belliydi. Kapıyı sertçe çekti ve her zamanki gibi karanlıkta kayboldu…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yüzyıllar Öncesi Gibi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: - Londra - :: Little Whinging :: Magnolia Crescent Sokağı-
Buraya geçin: